Peki
ülkemizde televizyon kanalları ve yapım şirketleri nasıl oluyor da bu
projelerin yaratım sürecinde araştırmalardan, geçmişte yapılan dizilerin
analizlerinden ve izlenme oranları ile ilgili elde edilebilecek her türlü
veriden yeterince faydalanmıyorlar, bu işin “tutarsa tutar tutmazsa yenisini
koyarız” demek için çok maliyetli bir iş olduğu görülmektedir. Üstelik işin
diğer korkunç yanı, dizi 1-2 hafta içinde yayından kalkınca işsiz kalan çok
sayıda çalışan oluyor. Gelinen noktada dizilerin veya herhangi bir televizyon
içeriğinin hazırlanma aşamasına bilimi katmamak mümkün gözükmemektedir.
Ülkemizde
her ne kadar Netflix, Amazon, Hulu vb. online streaming şirketleri faaliyet göstermese
de bizzat bu şirketlerin veya benzer konsepte sahip Türk şirketlerinin
önümüzdeki dönemlerde ülkemiz piyasasına girmesi çok yüksek bir olasılıktır.
Tivibu, Digiturk, D-smart ve Doğuş Holding şirketi olan Tvyo da bunlara benzer
girişimleri gerçekleştirebilir. Bu durumda çok daha özgün ve güzel işler ortaya
çıkabilir. Sektöre girmeye hevesli pek çok kişi de en azından bir pilot bölüm
çekerek çalışmalarını izleyicinin beğenisine sunabilir. Bunun sektöre bir
canlılık getirmesi ve rekabeti arttırması da muhtemeldir.
Peki tek
gelir kaynağı reklam olan televizyon kanalları ne yapacak? Elbette bu durum
geleneksel kanalların sonu değil. Fakat gelişmeler gösteriyor ki reklam
gelirleri azalacak. Burada medya yöneticileri, reklam verenler, reklam
ajansları ve devlet yetkilileri bir araya gelerek farklı çözümler üretmeli ve
yeni düzenlemeler yapılmalıdır. Burada en önemli unsurlardan biri kalite
olacak. Ayrıca geleneksel kanallarda izleyiciyi seçim sürecine dahil etmeli ve
dizilerin izleyici tarafından sahiplenmesi sağlanmalıdır. İzleyici
fikirlerinden ve geri dönüşlerden faydalanma süreci sadece dizi başlamadan önce
değil dizi yayınlanırken de sürmeli ve dizlerin şekillenmesinde bu görüşlerden
faydalanılmalıdır. Bu ve benzer uygulamalar yapılırsa bilinçlenen izleyici
sevdiği dizinin yayınlanan reklamlar sayesinde devam ettiğini bildiği için
yayınlanan reklamlara ve reklamı yapılan markalara daha büyük bir sempatiyle
yaklaşabilir.
Sonuç
olarak televizyon bütün dünyada değişiyor. Bu değişime ayak uydurabilen ve buna
göre konum alan şirketler ayakta kalacak. Bu değişimle birlikte yeni iş
alanları ve yeni şirketler doğacak. Elbette pazarlamanın ve reklamcılığında bu
değişime uygun olarak kendini yenilemesi kaçınılmaz olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder