1993 senesinin Superbowl reklamlarında biri olan bu reklamda basketbol tarihinin en büyük oyuncularından ikisi (birisi bence en büyüğü) olan Michael Jordan ve Larry Bird rol alıyor. Reklam Michael Jordan'ın antrenman sahasına Big Mac getirmesiyle başlıyor. Larry Bird Big Mac için Jordan'ı bir yarışma yapmaya çağırıyor. İlk şutu kaçıran yemeği kaybedecektir. Tabi bu oyunu oynayanlar Jordan ve Bird olunca oyunun bitmesi pek mümkün gözükmüyor ve hiç olmayacak yerlerden basket atmaya başlıyorlar. Bu da Big Mac'in onların gözünde ne kadar kıymetli olduğunu gösteriyor. İki efsaneyi bir araya getiren ve eski güzel günleri hatırlatan bir reklam. 90'lar daha mı güzeldi yoksa bana mı öyle geliyor?
“Kamuoyunu ölçmekle o kadar meşgulüz ki, onu şekillendirebileceğimizi unutuyoruz. İstatistikleri dinlemekle o kadar meşgulüz ki, onları yaratabileceğimizi unutuyoruz." Bernbach
4 Haziran 2014 Çarşamba
The Showdown (Mc Donalds super bowl reklamı)
1993 senesinin Superbowl reklamlarında biri olan bu reklamda basketbol tarihinin en büyük oyuncularından ikisi (birisi bence en büyüğü) olan Michael Jordan ve Larry Bird rol alıyor. Reklam Michael Jordan'ın antrenman sahasına Big Mac getirmesiyle başlıyor. Larry Bird Big Mac için Jordan'ı bir yarışma yapmaya çağırıyor. İlk şutu kaçıran yemeği kaybedecektir. Tabi bu oyunu oynayanlar Jordan ve Bird olunca oyunun bitmesi pek mümkün gözükmüyor ve hiç olmayacak yerlerden basket atmaya başlıyorlar. Bu da Big Mac'in onların gözünde ne kadar kıymetli olduğunu gösteriyor. İki efsaneyi bir araya getiren ve eski güzel günleri hatırlatan bir reklam. 90'lar daha mı güzeldi yoksa bana mı öyle geliyor?
Etiketler:
ad,
basket,
basketball,
big mac,
larry bird,
Mc donalds,
michael jordan,
reklam
Nostalji köşesi "Cem Yılmaz-Telsim"
Bir önceki reklamda gereksiz ünlü kullanımı yerine daha yaratıcı işlere yönelinmesini daha çok sevdiğimi söylemiştim. Ama bu reklam için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Aslında fikir gayet basit ama uygulamada gerçekten güzel bir reklam ortaya çıkmış Bu da işte Cem yılmaz farkı oluyor tabi Ajda Pekkan'ı da unutmamak gerek. Ayrıca reklamın akılda kalmasını ve kendinden söz ettirmesini sağlayacak kalıplar bulunmuş yine, bu da Ali Taran reklamlarında çok sık gördüğümüz bir durum, "Tamamen duygusal", "Konuşma be", "Bugün çok gerginsiniz Ajda Hanım" gibi kalıplar reklamın yayınlandığı dönemde herkesin dilindeydi. Telsim'de işler reklamdaki gibi gitmedi ama şirket reklamcılık tarihimize güzel bir reklam kazandırmayı başardı.
Etiketler:
ad,
Ajda Pekkan,
Ali taran,
cem yılmaz,
cep telefonu,
reklam,
telsim
Anadolu Sigorta (Insurance) Street Fighter reklamı(ad)
Anadolu Sigorta'nın "Street Fighter" temalı viral reklamı hem ülkemizde hem de yurt dışında çok beğenildi. Reklamın bütçesinin ne kadar olduğunu bilmiyorum ama sıradan bir reklam çekip ünlü bir ismi reklamda oynatsalardı bu bütçenin çok üstüne çıkmaları gerekirdi. Benim fikrim kolay yollara kaçmaktansa böyle yaratıcı işlerin zorlanması yönünde, görüldüğü gibi bu reklam sadece internette yayınlanmasına rağmen çok büyük ses getirdi. Youtube'da izlenme sayısı 1 milyonun üzerine çıktı. Mirror gazetesi başta olmak üzere pek çok yabancı mecrada kendine yer buldu. Üstelik hedef kitleyi de çok iyi yakaladığını düşünüyorum. Street Fighter şu anda araba sahibi olan veya olacak olan kuşağın kalbinde ve zihninde çok ayrı bir yere sahiptir. Kısacası son yıllarda yapılmış en başarılı işlerden biri olduğunu düşünüyorum. Reklamı hazırlayan ajans Rabarba, hepsinin ellerine sağlık.
Insurance company Anadolu Sigorta's Street Fighter themed Ad
made a great impact in Turkey and also in the world. Advertising
Agency Rabarba used Street Fighter's legendary character Ryu in
the ad. First there is a man, he is talking about insurance and how
he doesn't need one, and suddenly Ryu comes along and destroys
the car. If you watch carefully, you can see the crowd making
the same moves again and again like the crowd did in the game.
Devil is in the details and that is what makes a good ad. So the
message is clear, danger can come from anywhere, even Ryu can
destroy your car :)
10 Nisan 2014 Perşembe
Veri tabanlı Pazarlama ( Data-base Marketing)
Pazarlama medyasını,
satış gücünü (internet, telefon ve posta gibi) ve diğer pazarlama iletişim
kaynaklarını kullanarak firmanın hedef kitlesinin gelişmesine yardım eden,
onların taleplerini karşılayan, mevcut ve potansiyel müşteriler ile ilgili
ticari ve ticari olmayan her türlü bilgiyi ve iletişim çabalarını elektronik
ortamlarda saklayan, güncelleştiren ve gerektiğinde görüntüleyen ve bu sayede
müşteriler ile yakın ilişkiler kurulmasına zemin hazırlayan yeni bir
pazarlama yaklaşımıdır.
Aslında veritabanı,
doğrudan pazarlama şirketleri tarafından çok uzun zamandan beri
kullanılmaktaydı. Veri tabanlı pazarlama kavramının gelişmesinde asıl etkiyi
doğrudan pazarlama tekniklerinden biri olan doğrudan posta tekniği yapmıştır.
Bilgi teknolojilerinde
yaşanan büyük gelişmeler ve bu doğrultuda bilgisayar yazılımlarının giderek
kapsamlı ve kullanışlı hale gelmesi ve
Doğrudan posta tekniğini uygulayanların da işlemleri bilgisayarlarda
gerçekleştirmeleri veri tabanlı pazarlama anlayışının temellerini atmıştır.
Teknolojinin büyük bir
hızla gelişmesi ve insanların bilgisayarlar başında geçirdikleri sürelerin çok
büyük oranda artması neticesinde E-ticaret de büyük bir hızla gelişmiştir.
Tüketicilerin online
alışverişi tercih etmelerinde ki en önemli faktörlerden biri de tüketici
ihtiyaçlarının en iyi şekilde karşılanmasına olanak sağlayan veri tabanlı web
siteleri olmuştur.
2 Nisan 2014 Çarşamba
House of Cards ve TV'nin değişimi -5-
Peki
ülkemizde televizyon kanalları ve yapım şirketleri nasıl oluyor da bu
projelerin yaratım sürecinde araştırmalardan, geçmişte yapılan dizilerin
analizlerinden ve izlenme oranları ile ilgili elde edilebilecek her türlü
veriden yeterince faydalanmıyorlar, bu işin “tutarsa tutar tutmazsa yenisini
koyarız” demek için çok maliyetli bir iş olduğu görülmektedir. Üstelik işin
diğer korkunç yanı, dizi 1-2 hafta içinde yayından kalkınca işsiz kalan çok
sayıda çalışan oluyor. Gelinen noktada dizilerin veya herhangi bir televizyon
içeriğinin hazırlanma aşamasına bilimi katmamak mümkün gözükmemektedir.
Ülkemizde
her ne kadar Netflix, Amazon, Hulu vb. online streaming şirketleri faaliyet göstermese
de bizzat bu şirketlerin veya benzer konsepte sahip Türk şirketlerinin
önümüzdeki dönemlerde ülkemiz piyasasına girmesi çok yüksek bir olasılıktır.
Tivibu, Digiturk, D-smart ve Doğuş Holding şirketi olan Tvyo da bunlara benzer
girişimleri gerçekleştirebilir. Bu durumda çok daha özgün ve güzel işler ortaya
çıkabilir. Sektöre girmeye hevesli pek çok kişi de en azından bir pilot bölüm
çekerek çalışmalarını izleyicinin beğenisine sunabilir. Bunun sektöre bir
canlılık getirmesi ve rekabeti arttırması da muhtemeldir.
Peki tek
gelir kaynağı reklam olan televizyon kanalları ne yapacak? Elbette bu durum
geleneksel kanalların sonu değil. Fakat gelişmeler gösteriyor ki reklam
gelirleri azalacak. Burada medya yöneticileri, reklam verenler, reklam
ajansları ve devlet yetkilileri bir araya gelerek farklı çözümler üretmeli ve
yeni düzenlemeler yapılmalıdır. Burada en önemli unsurlardan biri kalite
olacak. Ayrıca geleneksel kanallarda izleyiciyi seçim sürecine dahil etmeli ve
dizilerin izleyici tarafından sahiplenmesi sağlanmalıdır. İzleyici
fikirlerinden ve geri dönüşlerden faydalanma süreci sadece dizi başlamadan önce
değil dizi yayınlanırken de sürmeli ve dizlerin şekillenmesinde bu görüşlerden
faydalanılmalıdır. Bu ve benzer uygulamalar yapılırsa bilinçlenen izleyici
sevdiği dizinin yayınlanan reklamlar sayesinde devam ettiğini bildiği için
yayınlanan reklamlara ve reklamı yapılan markalara daha büyük bir sempatiyle
yaklaşabilir.
Sonuç
olarak televizyon bütün dünyada değişiyor. Bu değişime ayak uydurabilen ve buna
göre konum alan şirketler ayakta kalacak. Bu değişimle birlikte yeni iş
alanları ve yeni şirketler doğacak. Elbette pazarlamanın ve reklamcılığında bu
değişime uygun olarak kendini yenilemesi kaçınılmaz olacak.
House of Cards ve TV'nin değişimi -4-
Televizyon
içeriğinin oldukça önemli bir kısmı internet üzerinden yayınlanıyor, 2016
yılında ise televizyon içeriğinin yarısının internet üzerinden yayınlanacağı
öngörülüyor. Bu alana girmesi olası gözüken bir dünya devi var “Apple”. Eğer
Apple’da bu alana girer ve kendi içeriğini oluşturmaya başlarsa mevcut düzen
çok daha hızlı bir şekilde değişebilir.
Online
streaming hizmeti veren şirketlerin uğraşabilecekleri sorunlardan birisi
internet hızları ve bunun stabil olmasıdır. Fakat teknoloji her geçen saniye
gelişiyor ve zaten günümüzde de oldukça düşük seviyelere indirilmiş olan bu
sorun önümüzdeki dönemde tamamen ortadan kalkacakmış gibi gözüküyor. Ama bir
sorun daha gözüküyor. O da tekelleşme tehlikesi, ABD’nin en büyük yüksek hızlı
servis sağlayıcısı olan ve NBC Universal’in de sahibi olan Comcast bu alanda
kendisinden sonra 2. Sırada yer alan Time Warner Cable’ı satın almak için
girişimlere başladığını duyurdu. Eğer bu birleşme onaylanırsa kullanıcıların %
38’ine yakını tek bir şirketten hizmet almaya başlayacak. Bu durumun, kendisi
de Online streaming hizmeti veren (xfinity) Comcast tarafından rakiplerine
karşı bir koz olarak kullanılabileceği düşünülüyor ve toplumun pek çok
kesiminden sert itirazlar geliyor. Fakat bu birleşme gerçekleşse bile gerekli
düzenlemeler yapılarak olası bir sorunun önüne geçilebilir diye düşünüyorum.
Ülkemizde
de durum pek farklı sayılmaz. Üstelik Türk dizi sektörünün, dizilerin çok uzun
sürelere sahip olması gibi bir dezavantajı var. Amerika’da dramlar 40 dakika
ile 1 saat komedi dizleri ise 21 dakika ile 30 dakika arasında değişirken,
ülkemizde dramlar reklamsız 2 saat reklamlarla beraber 3 saate yakın sürerken
komedi dizilerinin de komedinin temel yapısına hiç de uygun olmayarak dramlarla
aynı veya çok yakın sürelere sahip oldukları görülüyor. Bu hem dizi
maliyetlerinin artması hem de çoğu bu durumdan şikayetçi olan oyuncuların ve
set ekibinin çok zor şartlar altında çalışmasına yol açıyor. Genç nüfusun son derece yüksek olduğu
ülkemizde toplumun televizyon seyretme alışkanlıkları değişti. Belli bir yaşın
üzerindeki kesim televizyondan vazgeçmezken, gençlerin çoğu Türk dizilerinin
yanı sıra yabancı dizileri de seyrediyor ve bunları internet üzerinden takip
ediyor. Özellikle gençlerin takip ettiği “Leyla ile Mecnun” ve “İşler Güçler”
gibi dizilerin reyting listelerinde çok üst sıralarda olmamalarına rağmen
sosyal medya da en çok konuşulan ve internet üzerinden en çok izlenen dizilerden
olmaları reyting verilerinin tek başına yeterli olamayacağının ve insanların
özgün projeler seyretmek istediklerinin en önemli kanıtı olabilir.
House of Cards ve TV'nin değişimi -3-
Netflix
“House of Cards” dizisinin yakaladığı başarının ardından geçtiğimiz yıllarda
televizyonda yayınlanan ve çok beğenilen “Arrested Development” adlı komedi
dizisinin de yeniden çekilmesine karar verdi. Kendini öncelikle bir teknoloji
şirketi daha sonra medya şirketi olarak tanımlayan Netflix 2014 yılı ve sonrası
için yeni dizi, film ve belgesel projelerine 3 milyar dolar gibi çok yüksek bir
bütçe ayırmış.
Netflix’in
bu başarısının ardından dünyanın en büyük şirketlerinden olan Amazon’da bu
alana hızlı bir giriş yaptı. Amazon yaptığı iş dolayısıyla çok büyük bir veri tabanına
sahip ve bu veriyi de pazarlama faaliyetlerinde çok etkin bir şekilde
kullanıyor. Üstelik imdb.com( internet movie data base) gibi bir veri
kaynağının da sahibi olan Amazon proje belirleme yöntemine bir farklılık daha
kattı. Öncelikle sahip olunan verilerden diğer kaynaklardan faydalanılarak 10
tane proje belirlendi. Belirlenen 10 dizi için(The After, Bosch, Mozart in the
Jungle vs.) pilot bölümler çekildi. Çekilen pilot bölümler Amazon’un sahibi
olduğu farklı birkaç mecrada ( Amazon Prime, lovefilm.com) yayınlanarak izleyicinin
beğenisine sunuldu ve izleyicilerden gelen yorumlara göre hangi dizinin onay
alacağı belli olacak. Bu durum günümüzde tüketicinin her zaman dahil olmak
istediği yaratım sürecine dahil olmasını sağlıyor ve yayınlanacak diziler için
büyük bir müşteri sadakati oluşmasını sağlıyor.
Netflix
ve Amazon’la çalışan yapımcılar ve yönetmenler bu şirketlerin çok daha doğal ve
özgür bir çalışma ortamı sunduğunu ve bunun da daha cesur ve farklı işlerin
çıkmasını sağladığını söylüyor. Ülkemiz başta olmak üzere bütün dünyada ulusal
yayın yapan televizyon kanallarında her geçen gün sınırlar daralıyor ve diziler
gerçek hayatı yansıtmaktan hızla uzaklaşıyorlar, bu dizilerin farkı burada
ortaya çıkıyor ve sinema filmlerine yakın bir deneyim sunuyorlar.
Netflix ve Amazon bu
dizileri reklamsız yayınlıyor fakat dizilerin elbette ki sponsorları var ve Netflix ayda 8 dolar Amazon ise yıllık
79 dolar gibi bir ücret alıyor. Peki her hafta bir bölüm yayınlayan ve bunları reklamlarla yayınlayan geleneksek televizyonun durumu ne olacak. Üstelik bu kanalların tek rakibi de Online streaming şirketleri değil, farklı yöntemlerle bu dizilerin izleyiciler tarafından internet üzerinden izlendiği bir sır değil. Bunu durdurmanın da mümkün olmadığı görülüyor. Üstelik bu kanallar diziler yayınlandıktan çok kısa bir süre sonra yine kendi internet sitelerinden yayınlıyor.
House of Cards ve TV'nin değişimi -2-
1997
yılında kurulan online film ve dizi izleme servisi Netflix tarafından
hazırlatılan ve Netflix üzerinden yayınlanan dizi elde ettiği başarı ile
kaçınılmaz olan değişimin hızlanmasına neden oldu. Netflix üzerinden 41 ülkede
44 milyon izleyici her ay 1 milyar saatin üzerinde dizi ve film izliyor. Şu an
için bu izleyicilerin % 75’i ABD’de fakat diğer ülkelerde de kullanım oranı sürekli
artıyor. Peki 13 bölümden oluşan bir sezonu tek seferde yayınlanan ve bütün
ezberleri bozan “House of Cards” dizisi nasıl oluştu? Yukarıda bahsettiğimiz
izleyici sayıları ve bu izleyicilerden elde edilen detaylı veriler bu sorunun
cevabını oluşturuyor. Netflix’in elinde çok büyük bir veri kaynağı var ve
Netflix bünyesindeki dizileri ve filmleri tam 73000 adet mikro türe ayırmış.
Yapılan bu detaylı kategorizasyon izleyici beğenisini çok keskin bir şekilde
anlamaya olanak sağlıyor. Elde edilen veriler sadece film ve dizilerin izlenme
oranlarından ibaret değil, izleyicinin bunları hangi aygıtla(telefon,
bilgisayar, tablet, Smart TV, oyun konsolları) izlediği, günün hangi saatinde
izlediği, kaçıncı dakikasında durdurduğu, hangi bölümünde ileri sardığı veya
hangi bölümünü tekrar seyrettiği gibi çok detaylı veriye ulaşabiliyor.
Eldeki
bu büyük veri havuzu sayesinde hangi türde bir dizi yapılabileceği, bu türde
hangi yönetmenin izleyici tarafından beğenildiği(örn: David Fincher), bu tür
film ve dizilerde hangi oyuncuların beğenildiği(örn: Kevin Spacey), yeniden
çevrim yapılacaksa bununla ilgili geçmiş veriler vs. gibi birçok sorunun cevabı
bulunuyor. Dizinin temeli oluşturulurken bu verilerden faydalanılıyor ve işin
geri kalan yaratıcı kısmı belirlenen ekibe bırakılıyor.
Etiketler:
advertising,
amazon,
comcast,
house of cards,
işler güçler,
leyla ile Mecnun,
marketing,
netflix,
online izleme,
online stream,
pazarlama,
reklam,
televizyon,
televizyonun geleceği
House of Cards ve TV'nin değişimi -1-
Televizyon
hayatımıza girip kullanımı yaygınlaştığından beri sosyal yaşantımızı ve
alışkanlıklarımızı kökünden değiştirdi. Televizyon ilk yayına başladığı
yıllardaki tek kanallı günlerden sayısız alternatife sahip olduğumuz günümüze
kadar pek çok değişim de yaşadı. Peki bu değişim sürecek mi? Televizyonun
geleceği nasıl olacak?
Televizyon
her zaman en hızlı ve en etkin iletişim araçlarından birisi olmuştur. Ama
günümüzde yavaş yavaş televizyonun yerini almaya başlamış bir iletişim mecrası
daha var “İnternet”. Özellikle geniş ağ bağlantısının kullanılmaya başlanması
ve yeni geliştirilen teknolojilerle internet kullanım hızının artmasıyla
insanlar televizyondan aldıklarını akıllı telefon, tablet, labtop vs. gibi
iletişim araçları sayesinde ister evde, ister işte, ister sokaktayken internet
üzerinden almaya başladılar. Bu durum televizyon kanallarının bütün içeriğini
etkiledi. Fakat bu yazıda televizyonlarda en çok seyredilen içerik olan diziler
üzerinden bu incelemeyi yaparak dizi sektörünün geleceğine ve televizyonların
gelir kaynağı olan reklamların yeni düzen içerisinde nasıl bir değişim
geçirebileceğine bakacağız.
Televizyona
hazırlanan bir proje için kesin tutar demek mümkün değildir. Her proje
risklidir. Bir dizinin kaderini etkileyen; ismi, senaryosu, yönetmeni, başrol
oyuncuları, yan roller, yayın günü-saati vb. birçok unsur vardır ve bunların en
küçük görüneni bile o dizinin kaderini etkileyebilir. Bu riskin sıfıra
indirgenmesi elbette mümkün değil fakat gelişen teknolojiden ve izleyicilerden
elde edilen detaylı verilerden azami şekilde faydalanılarak bu riskin en aza
indirilmesi sağlanabilir.
Netflix
üzerinden 2013 yılında ilk sezonu, 2014 yılının Şubat ayında ise 2. Sezonu
yayınlanan “House of Cards” yaşanacak büyük değişimin habercisi oldu. İnsanların
televizyon izleme alışkanlıkları büyük bir hızla değişiyor. İnsanlar artık
kendilerine belirli bir saat dayatılmasını istemiyorlar, seyredecekleri diziyi
istedikleri herhangi bir zamanda herhangi bir aygıt üzerinden seyredebilmek
istiyorlar, üstelik sadece bir bölümle yetinmek de istemiyorlar. Artık bütün
bir sezonu maraton şeklinde arkadaşlarla, aileyle veya tek başına izlemek
tercih ediliyor. ABD başkanı Barack Obama’nın bile Twitter üzerinden büyük bir
merakla beklediğini söylediği “House of Cards” ‘ın 2. Sezonunun tamamı Cuma
günü yayınlandı ve o hafta sonu izleyicilerin çok büyük bir kısmı dizinin 2.
Sezonunu izlemeyi bitirdi.
Etiketler:
advertising,
amazon,
comcast,
house of cards,
işler güçler,
leyla ile Mecnun,
marketing,
netflix,
online izleme,
online stream,
pazarlama,
reklam,
televizyon,
televizyonun geleceği
19 Ocak 2014 Pazar
Pazarlama stratejisini dağıtım üzerinden belirlemek
Dağıtım günümüzde
şirketlerin çok büyük önem verdiği bir
alandır. Dağıtım ağına yapılan yatırım
ve mükemmelleştirme
çabası diğer unsurları da etkilemektedir.
Dünyanın en büyük
tekstil şirketlerinden biri olan Zara hızlı ve
etkin dağıtım kanalları
sayesinde yeniliğin büyük önem taşıdığı
moda sektöründe rakiplerinden bir adım
öne geçmektedir.
Amerikan Dell firması bilgisayar
pazarındaki güçlü konumunu
geliştirdiği dağıtım kanalına borçlu, bilgisayar
sektöründe dağıtım
ve satış ağları çok karmaşık bir haldeydi.
Bu durum maliyetleri
arttırdığı için müşteriler hem ürünleri daha
yüksek fiyattan satın alıyor hem
de yeterli satış sonrası desteği
görememekten şikayet ediyorlardı.
Dell firması müşterilerle
direkt bağlantı kurarak aradaki maliyet
yükseltici dağıtım kanalı unsurlarını
devre dışı bıraktı.
Müşteriler istedikleri
bilgisayarı telefon veya internet aracılığıyla
sipariş verip daha sonra da
tatmin edici bir satış sonrası destek
görüyorlardı.
Dell’in dağıtım kanalına
getirdiği bu yenilik şirketi çok üst
noktalara taşımanın yanı sıra çok sayıda
şirkete de ilham kaynağı
oldu.
Pazarlama stratejisini fiyat üzerinden belirlemek
Pazarlama stratejisini
fiyat üzerinden belirlemek oldukça zordur.
Fiyat rekabetine girebilmek için çok
iyi bir örgüt yapısına, güçlü bir
finansal yapıya, hızlı ve etkin bir dağıtım
ağına ve süreç içerisinde
bulunan tüm birimlerin arasında etkin bir koordinasyon
ve
iletişime ihtiyaç duyulmaktadır.
Bu sebepledir ki fiyat
unsuru üzerinden strateji belirlemek çok
güçlü şirketlerin izleyebileceği bir
stratejidir.
Müşterilerine her gün en
düşük fiyatı vaat eden Wal-Mart
dünyanın en büyük
şirketlerinden birisi ve bulunduğu
perakende sektöründe fiyat her zaman
tüketici satın alma
kararını etkileyen en önemli faktörlerden biridir.
Bir örnek;
•1990’ların başında
Amerika’da bütün deodorant çeşitleri
karton kutular içinde geliyordu. Deodorant
şişesini
çıkardıktan sonra kutu çöpe gidiyordu. Başta Wal-Mart
olmak üzere
perakendeciler bu kutuların israf olduğunu,
ürünün zaten sağlam olan bir kapta
geldiğini, karton
kutuların hem rafta boşa yer kapladığını hem de kartonun
boşa
harcandığını söylediler.
•Karton kutuların
ağırlığı yüzünden nakil sırasında benzin
boşa gidiyordu.Kutunun tasarımı ve
üretimine de masraf
ediliyordu.
•Her bir deodorant
şişesinin kutusunun masrafının 0,1
dolar olduğu ortaya çıktı. Wal-Mart kazancı
paylaştırdı.
•Günümüzde deodorant
çeşitlerinin hiçbirinde kutu
olmadığını göreceksiniz.
Pazarlama Karması (meşhur 4P mevzusu)
Pazarlama ilgili de bir şeyler yazayım derken 4P'den basit olarak da bahsetmezsek olmaz sanırım.
Pazarlamada 4P Kavramı
Pazarlama
karması kavramının bir pazarlama modeli olarak kavramsallaştırılması ise E.
Jerome McCarthy tarafından yapılmıştır. Notre Dame Üniversitesi profesörlerinden
olan McCarthy, 1960'lı yıllarda modern pazarlama stratejilerinin pazarlamanın
4P'si olarak adlandırılmakta olan ürün (product), fiyat (price), tutundurma
(promotion) ve dağıtım (place) üzerine inşa edilmesi gerektiğini ifade
etmiştir.
Ürün
4P
içinde yer almakta olan ürün kapsamında amaç, pazarlanabilir olan mal ve/veya
hizmeti planlamak ve geliştirmektir. Buna göre ürüne yönelik olarak alınması
gereken kararlar içerisinde marka, işlevsellik, biçim, kalite, güvenilirlilik,
ambalajlama, bakım ve onarım, garanti bulunmaktadır.
Fiyat
Pazarlama
karması elemanlarının ikincisi olan fiyat kapsamında ise, ürünler için
uygun bir fiyat belirlenerek pazarlama karmasının cazip hale getirilmesi
amaçlanmaktadır. Fiyat ile ilgili olarak alınabilecek kararlarda da; fiyatlama
stratejileri, fiyat indirimleri, krediler bulunmaktadır.
Tutundurma
Üçüncü
eleman olan tutundurma karması ise hedef pazara ürünler hakkında bilgi verip,
onları satın almaya teşvik etmek ile ilgilidir. Tutundurma ile ilgili olarak pazarlama
yöneticisinin vereceği kararlar arasında; tutundurma stratejileri (itme,
çekme), reklam, kişisel satış, satış geliştirme, halkla ilişkiler gelmektedir.
Dağıtım
Dördüncü
karma elemanı olan dağıtım da, ürünlerin hedef kitlelere ulaştırılması ile ilgili
olan bir eleman olarak pazarlama karması içerisinde yer almaktadır. Dağıtım
boyutunda işletmelerin, dağıtım kanalları ile dağıtımın kapsamı gibi konularda
karar vermeleri gerekmektedir.
Tabi günümüzde sürekli yeni kavramlar eklenmekte ve "P" sayısı artmaktadır. Ama işin temeli burada yatmaktadır. Bir işletmenin pazarlama faaliyetlerinin düzgün yürütülebilmesi için bu pazarlama karmasının bu 4 unsurunun da belli bir standarda gelmesi gerekmektedir. Aralarında bir ahenk yakalanırsa başarıda yakalanacaktır. Jill reklamlarında bahsettiğim gibi eğer diğer unsurlar iyi çalışmıyorsa tutundurma faaliyetleri ne kadar iyi olursa olsun bu başarı geçici bir başarı olmaya mahkum olacaktır.
Mesela yeni bir ürün piyasaya süreceğiz diyelim. Çalıştığımız ajans harika bir reklam kampanyası hazırladı. Reklamlar akşam TV'de ve ertesi sabah bütün gazetelerde yayınlandı. Müşteri büyük bir hevesle satış noktasına gitti ama ürün gelmemiş. Dağıtım unsurundaki yetersizlik reklamın faydasını boşa çıkardı.
Ürünü almaya gittik ama fiyat benzer nitelikli ürünlere göre çok pahalı, fiyatlandırma hatası ve reklam yine çöpe gitti.
Ürünü bulduk, fiyatı da uygun ürünü aldık eve geldik. Ürün kalitesiz ve yetersiz. Reklam ürünün bir kere alınmasını sağladı ama bir daha asla... Reklam yine çöpe gitti.
Gördüğünüz gibi bütün bu unsurları belirli bir seviyeye getirebilirsek etkin bir pazarlama faaliyeti yürütmüş oluruz.
Etiketler:
4p,
dağıtım,
fiyat,
marketing,
marketing mix,
pazarlama,
pazarlama karması,
tutundurma,
ürün
Helmut Krone ve Julian Koenig
Reklam dünyasının öncülerinden birisi daha, Helmut Krone... 1925 yılında doğan Krone efsanevi DDB ekibinin en önemli parçalarından birisi olmuş ve kariyerinin 30 seneye yakın bir bölümünü bu ajansta sürdürmüştü. Daha önceki yazılarda konu ettiğim Volkswagen reklamlarının art direktörü olan Helmut Krone ayrıca yine çok meşhur olan Avis reklamlarının da art direktörlüğünü yapmıştır. DDB'den ayrıldıktan sonra kendi ajansını kuran Krone kariyerini burada tamamlamıştır. 1996 yılında hayatını kaybeden Krone sektörün en önemli isimlerinden biri olarak tarihe adını yazdırmıştır.
Gelelim Julian Koenig'e Volkswagen reklamlarında her zaman büyük paye Bernbach'a verilmiştir fakart bu yazıda bahsettiğim 2 kişinin haklarını vermek gerekir. Julian Koenig reklamların yazarıydı. Gerçekten de reklam metinlerinin ne kadar akıllıca ve vurucu bir şekilde yazıldığı ortadadır. Koenig 1921 doğumlu ve reklamcılığın en büyük yazarlarından birisi olarak kabul ediliyor. Sayısız reklamın yazarlığını yapmış olan Koenig modern reklamcılığın temellerinin atılmasında çok önemli bir yere sahip.
Gelelim Julian Koenig'e Volkswagen reklamlarında her zaman büyük paye Bernbach'a verilmiştir fakart bu yazıda bahsettiğim 2 kişinin haklarını vermek gerekir. Julian Koenig reklamların yazarıydı. Gerçekten de reklam metinlerinin ne kadar akıllıca ve vurucu bir şekilde yazıldığı ortadadır. Koenig 1921 doğumlu ve reklamcılığın en büyük yazarlarından birisi olarak kabul ediliyor. Sayısız reklamın yazarlığını yapmış olan Koenig modern reklamcılığın temellerinin atılmasında çok önemli bir yere sahip.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)